Kent Uzlaşısı Ne Demek? Hangi Partilerin Adı Geçiyor? Strateji mi, Dayanışma mı? “Kent uzlaşısı” son yıllarda Türkiye’nin siyasi gündeminde sıkça duyulan bir kavram haline geldi. Özellikle 31 Mart 2024 yerel seçimleri öncesinde Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) tarafından ortaya atılan bu strateji, 2025 itibarıyla hem hukuki hem de toplumsal tartışmaların odağında yer alıyor. Peki, kent uzlaşısı tam olarak ne anlama geliyor ve günümüzde neden bu kadar konuşuluyor? Bu yazıda, kent uzlaşısının tanımını, iddiaları ve 2025’teki güncel gelişmelerle nasıl bir anlam kazandığını detaylı bir şekilde ele aktaracağız.
Kent Uzlaşısı İlk Ne Zaman Ortaya Atıldı?
Haber Mat Konu Başlıkları
Kent uzlaşısı, DEM Parti’nin 4 Aralık 2023’te ilk kez dillendirdiği bir seçim stratejisi olarak ortaya çıktı. Temelde, bir kentin tüm sosyal, siyasal ve kültürel dinamiklerinin ortak bir hedef doğrultusunda uzlaşarak seçimlere katılması fikrine dayanıyor. DEM Parti, bu stratejiyle, kent sakinlerinin görüş birliğine vardığı adayları desteklemeyi ve yerel yönetimlerde halkın daha geniş bir temsilini sağlamayı amaçladı. Parti, bu yaklaşımı “birlikte yaşam ve yönetme modeli” olarak tanımladı; yani işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, ekolojistler ve farklı inanç grupları gibi kesimlerin yönetim süreçlerine dahil edilmesi hedeflendi.
2024 yerel seçimlerinde bu strateji, özellikle batı illerinde uygulandı. DEM Parti, bazı bölgelerde kendi adaylarını çıkarmak yerine Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) adaylarını destekleyerek dolaylı bir iş birliği sergiledi. İstanbul’da Esenyurt ve Sancaktepe, Mersin’de ise Akdeniz ve Büyükşehir Belediyeleri bu iş birliğinin örnekleri olduğu öne sürüldü. Ancak bu hamle, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “terör örgütü PKK’nın metropollerde etkinliğini artırma planı” olarak yorumlandı ve tartışmaların fitilini ateşledi.
2025’te Kent Uzlaşısı ve İmamoğlu İddiaları
23 Mart 2025 itibarıyla kent uzlaşısı, hukuki bir boyut kazanmış durumda. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart 2025’te “terör” ve “yolsuzluk” soruşturmaları kapsamında gözaltına alınması, bu kavramı yeniden gündemin tepesine taşıdı. Soruşturma, İmamoğlu’nun kent uzlaşısı çerçevesinde DEM Parti ile iş birliği yaptığı iddiasına dayanıyor. Savcılık, bu stratejiyi PKK/KCK’nın yerel yönetimler üzerinden nüfuzunu artırma çabası olarak nitelendiriyor ve İmamoğlu’nun bu sürece bilerek katıldığını öne sürüyor.
Bu gelişmeler, sadece İmamoğlu’nu değil, CHP’li belediyelerde görev yapan çok sayıda ismi de etkiledi. Şubat 2025’te İstanbul’daki 9 CHP’li belediyeye yönelik operasyonda, 10 kişi “kent uzlaşısı suçu” gerekçesiyle tutuklandı. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in 30 Ekim 2024’te PKK üyeliği suçlamasıyla tutuklanıp yerine kayyum atanması ise bu sürecin ilk büyük yankılarından biriydi. 2025’te, kent uzlaşısının hukuki bir “suç unsuru” olarak tanımlanması, siyaset arenasındaki gerilimi daha da artırdı.
Toplumda ise bu durum farklı tepkilerle karşılanıyor. CHP lideri Özgür Özel, İmamoğlu’nun gözaltına alınmasını “İstanbul’un iradesine darbe” olarak nitelendirirken, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, soruşturmaları “siyasi bir baskı” olarak değerlendirdi. Öte yandan, hükümet kanadı, kent uzlaşısını “Kandil’le iş birliği” olarak görerek sert eleştiriler yöneltiyor.
Kent Uzlaşısı Strateji mi Dayanışma mı?
Kent uzlaşısı, 2025’te yalnızca bir seçim stratejisi olmaktan çıkıp Türkiye’nin demokrasi ve yerel yönetim anlayışını sorgulatan bir mesele haline geldi. Taraftarları, bu kavramın farklı kesimleri bir araya getirerek katılımcı bir yönetim modeli sunduğunu savunuyor. Ancak eleştirmenler, bunun gizli bir ittifakın örtüsü olduğunu ve güvenlik riskleri taşıdığını iddia ediyor. Özellikle İstanbul gibi metropollerdeki uygulamalar, bu tartışmayı daha da derinleştiriyor.
Güncel olarak, kent uzlaşısı etrafındaki gelişmeler, yaklaşan siyasi süreçleri de etkileyebilir. CHP’nin 23 Mart 2025’te gerçekleştirdiği ön seçim, İmamoğlu’nun gözaltı sürecinden dolayı gölgelendi. Parti içindeki dayanışma çağrıları artarken, halkın bu gelişmelere tepkisi henüz netleşmiş değil. X platformunda yapılan paylaşımlar, toplumun ikiye bölündüğünü gösteriyor; bir kesim İmamoğlu’na destek verirken, diğer kesim hükümetin güvenlik kaygılarını haklı buluyor.
Kent uzlaşısı 2025’te hem strateji hem de dayanışma olarak Türkiye’nin gündeminde kalmaya devam ediyor. Türkiye’de yerel ve bölgesel ya da ulusal olarak Kent Uzlaşısı adından bolca söz ettireceğe benziyor. Ama bu şekilde toplum biraz daha kutuplaşmış olmaya yatkın oluyor. Önümüzdeki günler, bu tartışmanın nereye varacağını ve kent uzlaşısının Türkiye siyasetindeki geleceğini daha net ortaya koyacak